ALAN VE MESLEK SEÇİMİ
ALAN VE MESLEK SEÇİMİ
Çağdaş İnsanın En Önemli Kararı: Meslek Seçimi
Bilindiği gibi 1999 ÖSS” de bir çok değişiklikler olmuştur. Lisede öğrencinin kendisine en uygun alanı seçmesinin önemi daha da artmış, alanı ile ilgili olarak kılavuzda belirtilen programları seçen öğrencilerin AOÖBP katkısı artırılmıştır. 1999 ÖSS Kılavuzunda, lisedeki alanlar ile üniversitede ilgili oldukları belirtilen bölümler konusunda da bir çok değişiklikler yapılmıştır.
Bir okulu seçmedeki amaç eve yakın olması, eş dost tavsiyesi ya da rastlantısal olmamalıdır. Okul seçimi öğrencinin geleceği ile ilgili olarak seçeceği mesleklere göre bilinçli bir şekilde yapılmalıdır. Ülkemizde meslek bilincinin henüz oluşmadığını ve insanlarımızın çoğunlukla bilinçsizce bir mesleğe veya iş alanlarına yöneldiklerini biliyorsunuz. Lise 3. Sınıfa gelmiş hatta bitirmiş bir çok genç, henüz ne yapacağını ve ne olacağını bilmeden yaşamının verimli yıllarını harcamaktadır. Bu durumun, aileler ve gençler için umut kırıcı, yeni sorunları kışkırtıcı olduğunu yaşıyor ve görüyoruz.
Ülkemizde iş ile meslek birbirine kariştirilmaktadir. Meslek ve iş birbirinden farkli kavramlardir. Meslek bir kimsenin hayatini kazanmak için yaptigi, kurallari toplumca belirlenmiş ve belli bir egitimle kazanilan sistemli etkinlikler bütünüdür. Meslek, belli bir tür alanda etkinlikte bulunabilme gücüdür. Iş ise, belli bir iş yerinde sürdürülen benzer etkinlikler grubudur. Bir kimsenin meslegi olabilir, ama işi olmayabilir. Bir işin olmasi da bireyin meslegi oldugu anlamina gelmez. Günümüz dünyasinda önemli olan bireyin meslek sahibi olmasidir. Gelecegin dünyasi meslek sahibi olan insanlarla belirlenecektir. O yüzden gençlerin iş sahibi olmasi önemlidir ancak meslek sahibi olmasi daha da önemlidir.
Meslek, bir kimsenin hayatını kazanmak için yaptığı,kuralları toplum tarafından belirlenmiş ve belli bir eğitimle kazanılan bilgi ve becerilere dayalı faaliyetler bütünüdür. Mesleğin sürdürülmesinde etkenlerden biri olan kazanç bireyin meslek seçimi kararını etkileyen tek etmen değildir. Bu kararı etkileyen sosyal statü, düzenli yaşam gibi farklı doyum kaynakları da vardır. Kazanç sağlama gibi sorunu olmayan kişilerin mesleki faaliyetlerini sürdürmelerinin yada bazı bireylerin az gelir getiren meslekleri çok gelir getiren mesleklere tercih etmelerinin nedeni de budur.
Meslek,bireyin yeteneklerini, kendini geliştirme ve gerçekleştirme yoludur. Bireyin kişilik özelliklerini, ideallerini, hayat görüşünü, degerlerini belirler. Birey gününün büyük bir kismini işinde geçirir. Bireyin yaptigi faaliyet ilgi ve yeteneklerine hitap ediyorsa kişi mesleki açidan doyum saglar .Mesleki doyum ise, genel doyuma yansir. Bir nevi bireyin hayatta mutlu olmasi kendi özelliklerine uygun doyum saglayacagi meslek seçmesine baglidir.
Meslek seçimindeki kararı bireyin,işindeki başarı ve başarısızlığını da etkiler. Her birey farklı ilgi ve yeteneklere sahiptir. Her meslekte farklı yetenekleri gerektirir. Bir kimse sahip olduğu nitelikleri gerektiren, sahip olmadığı nitelikleri gerektirmeyen mesleklerde başarılı olur.
Günümüzde meslek seçeneklerinin artması, buna bağlı olarak meslekte uzmanlaşmanın artması, mesleğe hazırlanmanın uzun süreli eğitimi gerektirmesi seçme işleminin önemini arttırmaktadır. Bireyin seçim yapmak zorunda olduğu meslekler geniş bir yelpaze göstermektedir. Tüm bunlar doğru ve gerçekçi seçim yapma zorunluluğunu artırmaktadır.
Bireyin gelecekteki yaşam tarzini belirlemesinde dönüm noktasi olan mesleki tercihini yaparken dogru ve isabetli karar verebilmesi için izleyebilecegi basamaklar şöyle siralanabilir.
1.Bireyin yeteneklerinin belirlenmesi
(Ben neler yapabilirim?)
Yetenek belli bir eğitimden yararlanabilme gücüdür. Bireyin hangi eğitim programında başarılı olabileceğini gösterir. Yetenek meslekteki başarıyı etkileyen etmenlerden biridir ve temel gerekliliktir. Seçtiği mesleğin gerektirdiği en az yetenek düzeyine sahip olmayan bireyin o meslekte başarılı olması olası değildir. Bunun yanında sahip olduğu yeteneklerin ,kapasitenin altında bir yetenek düzeyi gerektiren mesleğe yönelen bireyin meslekte doyum sağlaması da mümkün olmayacaktır.
Akademik yeteneğin, okulda derslerdeki başarının yada başarısızlığın araştırılması, sözel yada sayısal düşünme yeteneklerinden hangisinde daha başarılı olduğunun belirlenmesi gerekir. Bunun için bireyin Fen, Sosyal, Matematik, Türkçe derslerindeki başarısı bir ölçüt olacaktır. Bunun dışında cisimleri üç boyutlu görebilme, şekiller arasındaki benzerlik ve farklılıkları bulabilme gücünün belirlenmesi de araştırılması gereken yetenek alanıdır.
Sayısal düşünme gücüne sahip olmayan , Fen, Matematik gibi sayısal derslerde başarılı olmayan bir bireyin Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği, Mühendislikler gibi Sayısal puan ile öğrenci alan yüksek öğretim programlarında başarılı olması mümkün değildir. Cisimleri üç boyutlu görebilme, bir evin planına bakarak o evin yapılış halini göz önünde canlandırabilme ,bir şeklin açılımını düzlem üzerinde çizebilme gücüne sahip olan birey mimarlık eğitiminde başarılı olabilecektir.
Sözcükleri ustalıkla kullanamayan, zengin bir sözcük dağarcığına sahip olamayan kişinin dil ve edebiyat programında başarılı olması beklenemez.
2. İlgi Alanlarının Belirlenmesi
(Ben neleri yapmaktan hoşlanirim?)
Yetenekler, bireyin hangi eğitim programında daha başarılı olabileceğini gösterirken ilgiler, bireyin hangi faaliyetlerle uğraşmaktan zevk duyacağını belirler ve işin özüne iner. İlgiler, yeteneklerle ilişkilidir. İlgi duyduğumuz alanlar çoğunlukla yetenekli olduğumuz alanlardır.
Seçilecek olan mesleğin, insanlarla diyaloğu, onları yönetmeyi, yönlendirmeyi, onlara hitap etmeyi, yardım etmeyi yoksa insanlarla değil de objelerle uğraşmayı gerektiren faaliyetlerimi içermesinin belirlenmesi, bunun dışında edebiyata, müziğe, güzel sanatlara karşı olan ilgilerinde belirlenmesi gerekir. Birey ilgi duyduğu, hoşlandığı işleri severek yapar. Bireyin ilgi duymadığı faaliyete yönelmesi hem mesleki doyumunu hem de başarısını olumsuz olarak etkileyecektir. İnsanlara yardım etmekten, insanların sorunlarını dinleyip sorunlarına çözüm aramaktan zevk almayan bir psikologun ne kendisine nede kendisinden yardım isteyen kişiye faydası olacaktır.
3.İş Değerlerinin Belirlenmesi
(Ben ne istiyorum)
Yetenek ve ilgilerin belirlenmesinin ardından bireyin meslekteki beklentilerini tanımlaması gerekir. İş değerleri, bireyin meslekte nelere önem verdiğini, mesleki faaliyetin sonunda elde etmek istediği olanakları gösterir.
Kazanç, yaratıcılığı kullanma, liderlik, yeteneğini kullanma, işbirliği, ün sahibi olma, sosyal statü, düzenli yaşam, değişiklik gibi iş değerleri vardır. Birey bu değerlerden kendisi için önemli olanları belirlemeli. Kendisine belirlediği bu değerleri sağlayacak mesleğe yönelmelidir. Ancak ilgi ve yeteneklerini de göz ardı edilmemesi gerekir.
Meslekte düzenli bir yaşama, sosyal statüye, işbirligine, yaraticiligin anlatim bulmasina önem veren birey kendisine bu beklentilerini saglayabilecek olan “ögretmenlik” meslegini tercih edebilir.
4.Kişilik Özelliklerinin Belirlenmesi
(Karakterim Nasıl?)
Meslek seçimi, bireyin kişiliginin yansimasidir. Bireyin meslek seçiminde isabetli olmasi kişilik özelliklerini çok iyi taniyip bu özellikleri gerektiren mesleklere yönelmesine baglidir.
Bireylerin çok farklı kişilik özellikleri vardır. Atak, girişken, çekingen, uysal, hırslı, idealist, derin düşünmeyi seven, sorumlu, bağımsız, duygusal, hayal gücü zengin, realist, mantıklı, etkin, sosyal, riske giren, heyecan arayan, sinirli, kendi başına buyruk, alçak gönüllü, düzenli, kurallara bağlı, içe dönük, dışa dönük vb. çok çeşitli kişilik özellikleri bulunur. Bireyin sayılan bu özelliklerinden hangilerine sahip olduğunu belirlemesi ,seçimini bu doğrultuda yapması gerekir.
İkna gücü yüksek, dışa dönük, insanlarla devamlı ilişki halinde olan girişimci niteliklere sahip olan birey avukat, politikacı yada pazarlamacı olabilir.
Kurallara bağlı ,düzenli,statüye önem veren , sorumlu, nesnelerle uğraşmaktan hoşlanan bireylerin,bankacılık, büro memurluğu, muhasebe gibi mesleki yönelmeleri isabetli olacaktır.
İzmir Öğrenci Yönlendirme Merkezinde geliştirdiğim “ Kişilik Meslek Envanteri “ ile bir öğrencinin yeteneklerine, ilgilerine, beklentilerine ve yukarıda belirtilen diğer bütün kişilik özelliklerine birden en uygun olan meslekler belirlenebilmektedir. Bu Envanter ülke genelinde bir çok özel okul ve dershane tarafından da halen iznimiz dahilinde kullanılmaktadır.
5. İlgi Duyulan Mesleklerin İncelenmesi
Bireyin kendini yukarıda açıklanan şekliyle tanımasının ardından ilgi duyduğu meslekleri tanıması gerekiyor. Bireyin meslekler hakkında araştırmasını;
a) Meslek mensuplarının yaptığı temel faaliyetler
b) Çalışma ortamı
c) Çalışma koşulları
d) Çalışanlarda aranan nitelikler
e) Mesleğe hazırlanma
f) İlk işe giriş
g) Meslekte ilerleme
h) Kazanç
ı) İş bulma olanağı ve mesleğin geleceği
konularında yoğunlaştırması gerekir. Bilgi toplamak için, meslekleri tanıtan kılavuzlardan, rehber kitapçıklarından, mesleki tanıtım seminerlerinden, okullardaki, dershanelerdeki rehberlik servislerinden, o mesleğin mensuplarından yararlanılabilir.
Karar aşamasinda, gerekli alt yapiyi anlatildigi şekilde oluşturan birey, sahip oldugu ilgi, yetenek ve kişilik özelliklerini düşünüp bu özelliklerini gerektiren ilgi duydugu meslekte karar kilabilir. Üzerinde durulacak temel nokta bireyin kendini olmak istedigi gibi degil oldugu gibi objektif olarak tanimasi ,ilgi duydugu meslekleri de olumlu,olumsuz özellikleriyle tanimasidir."Ne kadar çok kazanabilirim?" yerine "Ben hangi işi en iyi şekilde yapabilirim?","Hangi ortamlarda ve koşullarda çalişmaktan mutlu olurum?"sorularina gerçekçi olarak yapilacak incelemeden sonra samimi olarak cevap vermektir.
Gencin meslek seçimi kararını etkileyen etmenlerden biri de anne-babanın genç üzerinde oluşturduğu baskıdır. Birçok ebeveyn çocuklarını bol kazanç getiren saygın mesleklerde görmek isterler. Ya da kendi ulaşamadıkları meslekleri seçmelerini arzu ederler. Meslek seçimindeki kararını net olarak belirlemeyen birey bu baskılardan etkilenir ve ailesinin istediği mesleğe yönelir. Birey bu şekilde seçtiği mesleğin ,kendine uygun olmadığını zamanla anlar. Kendi arzuladığı mesleğe ulaşmak için ya öğrenimini yarıda keser, ya da öğrenimini tamamladıktan sonra tekrar bir hazırlığa girişir.
Bu durum genç için zaman ve emek kaybı yaratır. Bu tip durumlara düşmemek için bireyin kararını kendisi vermesi, bu karar doğrultusunda ailesini ikna etmesi anne babanın da gencin bu kararına saygı göstermesi gerekir.
Kişilik özelliklerinize, yeteneklerinize, günün koşullarina uygun, bilinçli bir meslek seçimi, toplumda saglikli, mutlu, kendi kendisiyle barişik insanlarinda sayisini da çogaltacaktir.2000’li yillarin Türkiye”sinin siz gençlerle daha umutlu, daha aydinlik olacaktir.
Ülkemizde kişilik envanterlerinin rehberlik ve psikolojik danişmada kullanimi yetenek ve ilgi envanterlerinin kullanimi kadar yaygin degildir. Halbuki ögrencinin psikolojik yardim almasini gerektirecek bir kişilik bozuklugunun olup olmadigini ve kazanmak istedigi meslege uygun kişilik görüntüsüne sahip olup olmadigini anlayabilmek için kişilik testlerine oldukça gereksinim vardir.
Mesleğe yönelme sorunlarını ele alırken kişilik envanterlerinden yararlanmak, mesleki danışmada konuyu derinleştirmeye yardımcı olmaktadır. Öte yandan, meslek seçimi ve kişilik özellikleri arasındaki ilişki dikkate alındığında kişilik envanterlerinin eğitsel ve mesleki rehberlikte de kullanılmalarının gerekliliği açıkça görülmektedir.
Ülkemizde meslek seçimi konusunda hazırlanmış olan bazı testlerin dökümanlarında, kişilerin sözel yeteneklerinin olduğu saptandığı halde sadece ilgi duyduğu için sayısal meslekler de önerilmektedir. Aynı şekilde sayısal yeteneği olan bir öğrenciye de sırf ilgisi var diye sözel meslekler de önerilmektedir. Bu durum gençlerde, meslek seçimi konusunda daha da fazla kararsızlığa yol açmaktadır. Bu gibi sakıncalı durumlar, testlerin bilgisayar programlarını yapan kişilerin ÖSYM sınav sistemini ve liselerdeki sınıf geçme ve Alan seçme sistemini bilmediklerini göstermektedir.
Öğrenci Lise 1. sınıf sonunda alan seçmek durumundadır. Bu nedenle öğrenci yeteneğinin bulunduğu alana gitmeli, ilgi alanlarından ise yetenek alanına uygun olanlarını tercih etmelidir. Örneğin, öğrencinin sözel yeteneği bulunuyorsa ve ilgileri arasında gazetecilik, tıp, halkla ilişkiler, mimarlık vb. meslekler varsa burada halkla ilişkiler ve gazeteciliği seçmelidir.
Çünkü, hem ilgisine, hem de yeteneğine uygundur. Aksi takdirde tıp ve mimarlığı seçerse sayısal bölümlere gidecek, yeteneği olmadığı için de çok zorlanacak ve hem derslerden kalıp sene kaybedecek, hem de başarması çok zor olan bir alanda uğraşıp başaramadığı için de aşağılık kompleksine girebilecektir. Aynı durum sayısal yeteneği olan öğrencinin sözel mesleklere ilgisi var diye, sözel bölümlere gittiği durumlarda da görülmektedir.
Ayrıca meslekten beklentileri ölçüldüğünde yine beklentisine uygun olan meslekler içerisinden yetenek alanına da uygun olanlar öğrenciye önerilmelidir. Bütün bunlar ile yetinilmeyip öğrencinin içe-dışa dönüklük durumu dikkate alınarak önerilen meslekler arasından elemeler yapılmalıdır. Örneğin “Halkla İlişkiler” mesleğine yeteneği ve ilgisi olan bir öğrencini aşırı içe dönük ise bu meslek öğrenciye önerilmemelidir. Ayrıca öğrencinin yüksek ilgilerinden birden fazlasında çakışan mesleklere yönelmesi daha yararlı olacaktır.
Sonuç olarak, öğrenciye önerilen meslekler hem yeteneklerine, ilgilerine, meslekten ve hayattan beklentilerine hem de diğer kişilik özelliğine uygun olmalıdır. Aynı zamanda öğrenci sayısal veya sözel alanlardan da kendisine en uygun olanını rahatlıkla seçebilecektir. Öğrenci, sayısal bölümde ise (Fen veya Mühendislik) bu puan türünden öğrenci alan çok sayıdaki bölümler içerisinden bütün kişilik özelliklerine en uygun olanları seçebilmelidir.
Öğrencinin kişiliğini tanıması, eksik yönlerini gidermeye çalışması, kendisini mutlu edebilecek alanlara ve mesleklere yönelmesi, hem öğrenim hayatında, hem de diğer bütün yaşamında yararlı olacaktır.
Ancak testlerin bir gözlem aracı olduğu unutulmamalıdır. İyi bir gözlemle birlikte değerlendirilen test sonuçları, daha sağlıklı bilgiler verir. Günlük basın ve dergilerde sık sık rastlanan “Duygusal bir insan mısınız?” ya da “Saldırgan mısınız?” türünden anketlerle bilimsel olarak hazırlanmış testlerin birbirinden ayrılması gerekir. Çünkü gazete ve dergilerdeki anketler belli bir kurama dayanmazlar; öznel bir yöntemle seçilen soruların geçerlilikleri yada uygunlukları denenmemiş, yeterli sayıda kişiye uygulanıp standartlaştırılmamışlardır.
Buna karşilik bilimsel testler belli bir kurama dayanırlar, seçilen sorular denenmiş olup, yeterli sayıda kişiye uygulanarak standart hale getirilmişlerdir. Kısacası bilimsel bir test, ne amaçlıyorsa onu ölçer. Bilimsel testlerde her şeyden önce kuramsal bir kişilik modeli geliştirilir. Daha sonra, ölçülmek istenen kişilik özellikleri belirlenir ve bu özelliklere ilişkin sorular hazırlanır. Bu sorular önce bir ön denemeden geçirilerek çok sayıda kişiye uygulanır, ondan sonra daha geniş gruplara verilir.
İnsan kişiliklerinin birbirinden üstün yada aşağı olduğunu söylemek olanaksızdır. Örneğin; dışa dönük kişilerin, içe dönük kişilerden üstün ya da aşağı olduğunu değil, sadece farklı olduklarını söyleyebiliriz ve her iki kişilik özelliğinin de üstünlük ya da yetersizlik alanları farklıdır. Önemli olan kişilerin ne olduğunu bilmesi, yeteneklerini ve güçlerini kişiliğinin özellikleri doğrultusunda kullanabilmesi, yetersizliklerini giderebilmesidir.
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin ya nice okumaktır.”
Yunus EMRE
2000 Yılında Hangi Meslekler Gözde Olacak?
Bakanlar kurulu tarafından kabul edilerek TBMM’ye sunulan 7’nci 5 Yıllık Kalkınma Planı”nda, 2000 yılının gözde ve gözden düşecek meslekleri belirlendi. Üniversite eşiğindeki gençler için hayati sayılabilecek bilgilere ve projeksiyonlara yer verildi.
Plana göre, 2000 yılında, doktor, diş hekimi, eczacı, hemşire, ilkokul öğretmeni, yükseköğretim elemanı, bilgisayar, endüstri, çevre ve makine mühendisleri ile polisler revaçta olacak.
Buna karşin mimar ile inşaat, elektrik-elektronik, kimya, maden, petrol, metalurji, ziraat, orman, jeofizik mühendisleri işsizlikle karşi karşiya kalacak. Plan, 2000 yilinda 100 bin doktora ihtiyaç olacagini öngörüyor. Ancak bugünkü hizla doktor yetiştirilirse 83 bin 500 doktor olacak. Ayni şekilde 176 bin hemşireye ihtiyaç varken, bu sayi 104 bini güçlükle bulacak.
2000 yılında ihtiyaç duyulan toplam polis sayısı 200.000 Bugünkü sistemle söz konusu yıl en fazla 182.600 polis istihdam edilebilecek.
Yedinci 5 Yıllık Kalkınma planındaki verilere göre 2000 yılında 29.500 mimarımız olacak. Oysa mimar ihtiyacımız 25.900’ü geçmeyecek. Bu, mimarlar için işsizliğin gündeme geleceğini gösterir. 2000 yılında ülkenin ihtiyaç duyulacak elektrik-elektronik mühendisi sayısı 30900 olmasına karşın bu alanda çalışmayı bekleyen 32200 mühendis üniversitelerden mezun olacak.
Plandaki projeksiyonlar, 2000’li yılların özellikle ziraat ve orman mühendisleri açısından çok zor geçeceğini ortaya koyuyor.2000 yılında ülkenin ihtiyaç duyacağı ziraat ve orman mühendisi sayısı 39300 iken, bu alanda diplomalı 64400 eleman bulunacak.
2000 Yılı Meslekleri
2000 Yılına girerken, dünya ülkeleri, ayak sesleri duyulmaya başlanan yeni çağa hazırlanıyor. Ekonomiden, alt yapıya kadar hemen her şey değişiyor, yenilik kazanıyor, yeni çağda dünyada söz sahibi olmayı amaçlayan Türkiye’de 2000 yılına daha aktif ve bilgili olarak girmenin yollarını araştırıyor. Bütün bu değişiklikler ise ilk olarak 2000 yılının favori mesleklerinin gözden düşmesine, yeni çağ mesleklerinin doğmasına neden oluyor.
Dışa açılma ve teknolojik gelişmeler Türkiye‘de bazı meslekleri daha cazip hale getirirken, bazılarının da yıldızını söndürdü. Şirketlerin eleman ihtiyaçlarında büyük değişiklikler olmasıyla gözde meslekler olarak görülen doktorluk,avukatlık veya subaylık, yerini Türkiye‘yi 2000 yılına taşıyacak, uzmanlık gerektiren mesleklere bıraktı. Bankacılıktan, mühendisliğe kadar tüm alanlarda uzman personele ihtiyaç duyulurken, uzmanlaşmamış olanların 2000’li yıllarda sönecekleri belirtiliyor.
Bu son yıllarda gelişen mesleklerden bazıları aşağıda verilmektedir. Burada bütün mesleklere yer vermemiz olanaksızdır. Burada yer almayan fakat revaşta olacak başka mesleklerde bulunmaktadır. Bu nedenle öğrencilerin bu bilgileri okuduktan sonra ayrıca okul veya dershanelerinde bulunan rehber öğretmenleri ile görüşmelerinde yarar olacaktır.
Enformasyon Mühendisliği
Uzmanlar önümüzdeki yüzyılda en değerli şeyin bilgi olacağını söylemektedirler. Ancak burada önemli olan doğru zamanda, doğru bilgiye ulaşabilmektir. Bu nedenle,önümüzdeki yıllarda, iletişim araçlarını kullanarak, seminer, konferans, sempozyum vb. toplantılar aracılığı ile halkın doğru bilgilendirilmesi gündeme gelecektir. Bunun yanı sıra, bilginin daha öznel ve daha karmaşık hale gelmesi, bilgiye mühendislik yöntemleriyle yaklaşmayı zorunlu kılacaktır.
Özellikle, toplumun gündemine bazı konuların girmesi için çaba sarf eden dernek, vakıf vb. kamu yararı güden kuruluşlar, enformasyon mühendisliği mesleğine gereksinim duymaktadırlar. Enformasyon mühendisleri, uzmanları bir araya getirerek, en doğru bilgiyi topluma ulaştırırlar.
İyi bir enformasyon mühendisi olabilmek için kişinin, organizasyon yeteneğine sahip olması, insanlarla rahat iletişim kurabilmesi, toplumun gündemini iyi bilmesi, değişik konulardan birinde uzman olması gerekmektedir.
Enformasyon mühendisi olabilmek için, her hangi bir mühendislik eğitimi görmüş olmak yeterlidir. Enformasyon mühendisleri özellikle kamu yararına çalışan kuruluşlarda görev alır.
Ergonomi Mühendisliği
Çağdaş üretim araçları, artık, kurum içi görsel düzenlemelerden, kullanılan araç-gerecin tasarımına, yerleşim alanlarını kullanım biçimine dek her şeyi yeniden gözden geçirip planlayan ve adına “Ergonomi” denen yeni bir bilim dalının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Özellikle ülkemizde pek fazla geçmişi olmayan ergonomi bilim dalı, dünyadaki gelişimine paralel olarak, Türkiye’de de bir mühendislik alanı olmaya başlayacaktır. Zira, klasik olarak ergonomi bilim dalının iş yerlerini sadece düzenleyen bir bilim olduğu anlayışı giderek yerini, çalışanların verimini ve kapasitesini arttırmayı amaçlayan çağdaş bir anlayışa terk etmektedir.
Ergonomi mühendislerinin asıl görevi, çalışanların verimini arttırmak için ergonomik ortamı daha da geliştirmektir. Çalışma yerinin tasarımı ideal ölçülerde olsa da, zaman zaman iş veriminde görülen düşüşleri ortadan kaldırmaya yönelik çözümler üretmek gerekmektedir. Bu itibarla, işletmelerdeki iş akış ve çalışma sistemleri ne kadar iyi planlanırsa planlansın ,ergonomi mühendisinin yaratıcı düzenlemeleri esas alınmalıdır.
İyi bir ergonomi mühendisinin sorunlara pratik çözümler üretebilmesi, yaratıcı ve dinamik olması ve insan ilişkilerinde başarılı olması gerekmektedir.
Ergonomi mühendisi olabilmek için, Ergonomi, Endüstri Mühendisliği ya da İşletme Mühendisliği eğitimi almış olmak gerekmektedir.
Ergonomi Mühendisleri, finans kurumlarında ve endüstri kuruluşlarında çalışırlar.
Genetik Mühendisliği
Teknolojinin gelişmesi yaninda dünya nüfusunun da inanilmaz bir tempoda artmasi insanoglunun karşisina yeni sorunlar çikartmaktadir. Insanlari bu kadar büyük ve yogun sorunlarla baş edebilmeleri için gerek bedensel, gerek zihinsel açidan güçlü olmalari gerekmektedir. Genetik mühendisi, başta insan olmak üzere tüm canlilarin fizyolojik, biyolojik ve zihinsel özelliklerini istenen ideal ölçülere ulaştirmak için genetik çalişmalar yaparlar.
İyi bir genetik mühendisi olabilmek için, deney yapmaktan hoşlanmak , başarısızlıktan yılmayan sabırlı bir yapıya sahip olmak,ayrıntılara dikkat etmek, ekip çalışmasına yatkın olmak ve en önemlisi de yüksek bir mesleki ve insani sorumluluğa sahip olmak gerekmektedir.
Genetik mühendislerinin başta tip olmak üzere Biyoloji, Ziraat Mühendisligi veya Kimya Mühendisligi alanlarindan birinden yetişmeleri gerekmektedir.
Network Mühendisliği
Bilgisayarın hayatın her alanına girmesiyle birlikte, gerek ofis gerekse daha geniş bir fiziksel alan içinde, var olan bilgi kaynaklarının diğer sistemlerle uyumlu bir şekilde bütünleştirilmesi önem kazanmaya başlamıştır. Hedef, bilgisayar da üretilen bilginin ortak bir havuzda toplanarak daha rasyonel kullanılmasıdır. Buna ek olarak, ana elektronik gücün daha akılcı kullanılması esas sorunu oluşturacaktır. Maliyet unsurlarının en az düzeye indirilerek bilgiye daha ucuz ve yaygın şekilde ulaşılmak istenmesi ve bilgi sistemleri arasındaki bağlantının kurulmasının zorunlu hale gelmesi Network mühendisine duyulan ihtiyacı arttıracaktır.
Network mühendisi, bilgisayar ağırlıklı sistemler arasında, en uygun haberleşme yöntemini saptar(en uygun network ağını seçer), sistemi kurar ve işletimi açar.
İyi bir network mühendisi olabilmek için karmaşık bir bütünü öğelerine ayırabilme gücüne (analizci kafa yapısına) ve yaratıcı bir kişiliğe sahip olmak gerekmektedir. Ayrıca network mühendisi, ekip çalışmasına yatkın ve insan ilişkilerinde başarılı olmalıdır.
Network mühendislerinin, bilgisayar mühendisliği veya elektronik mühendisliği eğitimi görmüş olmaları gerekmektedir.
Otomasyon Mühendisliği
Dünyada yaşanan bütünleşme süreci sonunda,üretilen ürünler sadece o ülkede degil ,dünyanin her yerinde alici bulabilir hale gelmiştir. Kaliteli, ucuz ve standartları belli mal üreten işletmelerin rekabet gücü artmaktadır. Kaliteli ucuz ve bol miktarda üretim ise ancak otomasyonla mümkün olabilmektedir. Otomasyon, endüstride, yönetimde ve bilimsel çalışma alanlarında insan aracılığı olmadan, işlerin otomatik olarak yapılmasıdır. Otomasyon mühendisleri, fabrikadaki üretim işlerinin tümünün bilgisayarlar aracılığı ile yapılmasını sağlar ve üretimle ilgili sorunları çözerler. Ayrıca üretim sürecinde ,insanların yerine çalıştırılan robotları programlarlar.
Otomasyon mühendisi olmak isteyen bir kişi, mühendislik için gereken niteliklerden başka yaraticilik ve analizci düşünme gücü gibi özelliklere üst düzeyde sahip olmalidir. Bunun yani sira bilgisayar programlama dillerini ve üretim sürecinde yapilan işlemleri iyi bilmelidir.
Otomasyon mühendisliği eğitimini doğrudan veren bir eğitim kurumu yoktur. Ancak bilgisayar ve elektronik mühendisleri uzmanlaşarak otomasyon mühendisi olabilirler. Otomasyon mühendisleri, fabrika ortamında çalışırlar.
Tasarım Mühendisliği
Uluslararası rekabete açılmayı hedefleyen tüm firmalar, özellikle Avrupa Birliği üyesi ülkelerle iş yapacak firmalar, artık dış ülkelere kalitesiz ürünler satamayacaklardır. Bu itibarla, tüm firmalar, gerek yurt dışında gerek yurt içinde yabancı ülkelerle yarışabilmek için kaliteli, ucuz ve çekici ürünler üretmelidirler. Dış pazarlarda Türk firmalarından talep edilen ürünlerin, rakip ülke firmalarının ürettiği ürünlerden daha cazip olması kaçınılmaz bir hale gelmiştir. Dolayısıyla, halen Türk firmalarının en fazla gereksinim duydukları tasarım konusu, önümüzdeki yıllarda önemini giderek daha da arttıracaktır.
Tasarım mühendisi, çalıştığı firmanın ürünlerini, dış pazarların talebine göre yeniden tasarlayarak, firmasının dış pazarlarda rekabetçi çizgisini sürdürmesini sağlar. İyi bir tasarım mühendisi, öncelikle dış pazarları çok iyi takip etmelidir. Yabancı dil bilmeli ve yabancı ülkeler insanlarının kültür yapılarını ve tüketim alışkanlıklarını bilerek, ürünü ona göre şekillendirmelidir. Bunun için meraklı, araştırmacı ve yaratıcı bir kişi olmalıdır.
Tüm mühendislik bilimlerinden mezun olanlar, tasarım mühendisi olarak uzmanlaşabilirler. Tasarım mühendisleri özellikle dış pazarlara dönük çalışan ihracatçı firmalarla çalışabilirler.
Tıp Mühendisliği
Teknoloji ve bilimin inanılmaz bir şekilde gelişmesi elbette ki beraberinde bir takım sorunları da getirmektedir. Yeni buluşlar ,insanlara bir takım yararlar sağlarken, zaman zaman da insan sağlığını tehdit eder hale gelmektedir. Hatta bu gelişmelerin bir sonucu olarak ta pek çok yeni hastalık ortaya çıkmıştır. Örneğin, nükleer santraller ucuz ve çok miktarda enerji üretirken, buralarda meydana gelen nükleer sızıntılar, radyasyon sebebiyle insanların kanser olmalarına sebep olmaktadır.
İnsanoğlu binlerce yıldır tanıdığı ve bildiği hemen hemen tüm hastalıklara çare bulabilmiştir. Ancak teknolojik gelişmelere bağlı olan hastalıkların teşhisi ve tedavisi yine teknolojinin gelişmesiyle mümkün olabilmektedir.
Tıp mühendisi, hastalıkların teşhis ve tedavisine yardımcı olacak daha gelişmiş cihazları geliştirir.
Uluslararası İlişkiler
Bu programda dünya devletlerinin oluşturdugu uluslararasi sistemin tarihi, geçirdigi evreler, sistemin siyasi, ekonomik ve hukuksal yapisi, işleyişi gibi konularda, Türkiye"nin bu sistem içinde yerine ve diş ilişkilerine özel agirlik verilerek egitim yapilir.
Uluslararası ilişkiler programında uluslararası ilişkiler, Türk dış politikası, devletler hukuku, siyasal tarih, siyaset bilimi, toplumbilim, ekonomi gibi dersler okutulur.
Bu bölüme girmek isteyenlerin düşüncelerini söz ve yazi ile en etkin biçimde iletebilen, tarih, sosyoloji, psikoloji, hukuk, ekonomi alanlarina ilgi duyan, en az bir yabanci dili iyi bilen, insan ilişkilerinde başarili kimseler olmalari gerekir. Bu bölümde diplomasi alanina uzman yetiştirildigi düşünülürse, bu meslegin üyesi olacak bir kimse için, temsil niteligine ve genel kültüre sahip olma ve insan ilişkilerinde başarili olma, aranan en önemli niteliklerdir.
Uluslararası ilişkiler bölümünü bitirenler açılan sınavlarda başarı gösterirlerse diploması alanında çeşitli unvanlarla görev alabilir. Diplomat, devletin bir başka ülkede temsilcisi olup kendi ülkesi ile gönderildiği ülke arasındaki ilişkileri yürütür. Temsil görevini yürüttüğü ülkenin hükümeti ile kendi hükümeti arasındaki diplomatik ilişkileri düzenler.
Mezunlar diğer siyaset bilimi mezunlarının çalıştıkları alanlarda, onların yaptıkları görevleri yapabilirler. Yerel ve uluslar arası bankalarda ticari işlemler yürütürler.
Üniversitelerin bu bölümlerini bitirenlerin çalışabilecekleri alanlar oldukça çeşitlidir. En önemli çalışma alanları arasında, başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı gibi devlet daireleri, özel şirketler ve çeşitli kitle haberleşme kuruluşları ve uluslararası bankalar sayılabilir.
Kamu Yönetimi
Kamu yönetimi programının amacı devlet teşkilatının çeşitli kademelerinde sistemin ekonomik ve sosyal yönden gelişmesinden sorumlu elemanları yetiştirmek ve bu konuda araştırma yapmaktır.
Kamu yönetimi programında siyaset ve sosyal bilimler, yönetim bilimleri, kentleşme ve çevre sorunları, siyasal teoriler, siyasal düşünceler tarihi, devlet olgusu ve kökeni, siyasal iktidar, siyasal rejimler, anayasa, hukuk gibi alanlara ilişkin dersler okutulmaktadır.
Bu alanda çalışmak isteyenlerin üstün bir genel akademik yeteneğe sahip, düşüncelerini yazılı ya da sözlü olarak ifade edebilen, sosyoloji, psikoloji, mantık, felsefe ve tarihe meraklı ve bu alanlarda iyi yetişmiş kimseler olmaları gerekir. Ayrıca, halkla ve üst makamlarla devamlı etkileşim halinde çalışan yöneticilerin sağlam bir mantığa, inandırma gücüne, insan davranışlarının nedenlerini algılama yeteneklerine sahip olması beklenir.
Üniversitelerin kamu yönetimini bitirenler çalıştıkları kurumda pozisyonlarına göre " Kaymakam ", " Müfettiş ", " Yönetici " gibi unvanlar alırlar.
Devlet sektöründe çalışan kamu yöneticisi, hükümet tarafından, uygulanmak üzere gönderilen kanun ve emirlerin ilgili dairelere iletilmesini ve bunların uygulanmasına sağlar; yanlış ve eksik uygulama olup olmadığını denetler, halkın dilek ve şikayetlerini dinler, ilgili yerlere havale eder. Özellikle vali ve kaymakam gibi kamu yöneticileri, bulundukları il veya ilçelerin güvenliğinden, ekonomik ve sosyal yönden gelişmelerinden sorumludurlar.
Diğer resmi ve özel kuruluşların yönetim birimlerinde yönetici olarak çalışan mezunlar kanun ve yönetmeliklerin uygulamasını sağlar, bu konuda diğer personeli denetler, kısaca yönetim biliminin ilkelerini çalıştığı kurumda uygular.
Kamu yönetimi mezunları başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere bakanlıkların tümünde idari görevlerde çalışabilirler; özel sektörde yönetim mekanizmasının çeşitli kademelerinde görev alabilirler.
Hukuk
Hukuk programının amacı, toplumda bireylerin birbirleri ile ve devletle veya devletlerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen yasaların uygulanması sırasında ortaya çıkacak anlaşmazlıkların çözümü konusunda çalışacak hukukçuları yetiştirmek ve bu alanda araştırma yapmaktır.
Hukuk programında hukuk felsefesi ve sosyolojisi, Türk hukuk tarihi, anayasa hukuku, Roma özel hukuku, medeni hukuk, idare hukuku, devletler umumi hukuku, İslam hukuku, borçlar hukuku, ceza hukuku, ticaret hukuku ve vergi hukuku gibi meslek dersleri verilir.
Hukuk fakültesinde başarili olabilmek için ögrencinin lisede aldigi felsefe, mantik, sosyoloji, kompozisyon ve Türkçe derslerinde başarili olmasi beklenir. Hukuk fakültesi mezunlari hangi alanda çalişirlarsa çalişsinlar üstün bir akademik yetenege, ikna gücüne, saglam bir mantik ve seziye sahip olmalidirlar. Hukuk fakültesine girmek isteyenler hukukun, sorumlulugu çok fazla olan bir meslek alani oldugunu, sürekli çalişma, okuma ve araştirma gerektirdigini öncelikle kabul etmelidirler. Sabir ve anlayiş da bu alanda başari için gerekli niteliklerdir.
Hukuk fakültesinde 4 yıllık lisans programını tamamlayanlar daha sonra yaptıkları stajın konusuna göre genellikle "Hakim", "Savcı" ve "Avukat" unvanları ile çalışmaktadırlar. Bir kısmı da "Danışman" olarak görev yapar.
Hakim mahkemede, vatandaşlar arasinda çikan anlaşmazliklarin hukuk kurallari çerçevesinde çözülmesine çalişir.
Hakim veya savcı olabilmek için bir hukuk fakültesini bitirdikten sonra mahkemelerde staj yapmak gereklidir. Hakim veya savcı olmak isteyen bir kimse hukuk fakültesini bitirdikten sonra Adalet Bakanlığına başvurur. İsteklilerin ihtiyaçtan fazla olması halinde stajyer atamalarında hukuk diplomasının derecesine bakılır. Aynı dereceye sahip olanlar arasında önce başvuranlar sonrakilere, doktora yapmış olanlar hepsine tercih edilir. Stajyerlik dönemini bitirenlerin atanacakları yer kura ile belirlenir.
Hakimlere ve savcılara, kendi yasaları hükümlerince bazı maddi ayrıcalıklar tanınmıştır. Bu ayrıcalıklar, iki yılda bir ilerleme (diğer memurlar 3 yılda bir derece ilerlemesi yapar), maaşlarının yarıdan fazlası kadar tazminattır.
Hakimlerin, görevleri gereği, siyasal etkilerden uzak tutulmaları ve kendilerini güvenlikte hissetmeleri için bazı önlemler alınmıştır. Sözgelişi, kendileri istemedikçe, hastalık veya yüz kızartıcı bir suç işlemiş olma durumları dışında, Anayasa’ da gösterilen yaştan önce işten çıkarılamazlar, emekliye ayrılamazlar.
Avukatlık genellikle serbest yürütülen bir meslektir. Avukatlar insanların hukuki sorunlarıyla uğraşırlar. Avukat kendisine başvuranın şikayetini dinler, gerekirse davanın açılması için yol gösterir, savunmayı hazırlar ve mahkemede yargıca yazılı ya da sözlü olarak sunar, davayı kovuşturur, gerekirse olay yerine gidip keşif yapan mahkeme heyetine katılır.
Avukat olmak isteyen bir kimsenin hukuk fakültesini bitirdikten sonra bir yıl staj yapması gerekir. Staj süresinin yarısı mahkemelerde, yarısı tecrübeli bir avukatın yanında geçer. Eğitimini başarı ile tamamlayan bir avukat bir yazıhane açarak dava kabul etmeye başlayabilir. Bazı avukatlar kamu kuruluşlarında ve özel kuruluşlarda avukat veya hukuk müşaviri olarak görev alırlar.
Her avukat, avukatlık mesleğini yürütmek için meslek üyelerinin çalışmalarını denetleyen bir kuruluş olan Türkiye Barolar Birliğine kaydolmak zorundadır. Avukatlık mesleğinde iş bulma olanağı; bulunulan bölgenin ekonomik ve toplumsal koşullarına ve avukatın yeteneklerine bağlıdır. Bunun dışında, hukuk fakültesini bitirenler hukuk danışmanlığı, müfettişlik, hariciye meslek memurluğu gibi mesleklerde de iş bulabilmektedirler.
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri
Çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri programında işçi-işveren ilişkileri, sosyal güvenlik, endüstriyel demokrasi, servet ve gelir politikası, uluslararası planda sosyal politika konularında eğitim yapılır.
Üniversitelerin bu programında hukuk, ekonomi, maliye, işletmecilik ve yönetim bilimlerine ilişkin derslerle matematik, sosyal düşünceler ve sosyal politika tarihi, sosyal politika, çalışma ekonomisi, sendikacılık, sosyal güvenlik, endüstriyel demokrasi, gelir ve servet dağılımı, ücretler, kentleşme ve konut politikası, Türkiye ekonomisi ve sosyal yapısı, kooperatifçilik, çalışma sosyolojisi ve psikolojisi, istatistik gibi dersler okutulur.
Bu alanda öğrenim yapmak isteyenlerin ekonomi ve sosyolojiye karşı ilgili, üstün akademik yeteneğe ve ikna gücüne sahip ve insanlarla iyi ilişkiler kurabilen kimseler beklenir.
Çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri programını bitirenler "Çalışma Ekonomisti" unvanı ile iş piyasası, sosyal sigorta, iş mevzuatı, toplu sözleşme ve sendikacılık konularında araştırma ve incelemeler yaparak, öneriler geliştirirler. Çalışma ekonomistleri ayrıca, devletin genel sosyal politikası ile sosyal güvenlik ve endüstri ilişkileri politikasının planlanma, düzenlenme ve geliştirilmesinde; ilgili bakanlık ve kamu kuruluşlarında, sosyal işlerin düzenlenme ve yürütülmesinde; kamu iktisadi teşebbüsleri ve özel sektör işletmelerinin çalışma, işçi-işveren ilişkileri ile diğer sosyal işlerinin düzenlenmesi ve yönetiminde de etkili bir rol oynarlar.
Bu alanda öğrenim görenler, DPT"de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının yurtdışı ve yurtiçi ünitelerinde, SSK, Bağkur, T.C. Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kurumlarında, müfettiş veya uzman olarak kamu iktisadi teşebbüsleri ve özel işletmelerin endüstriyel ilişkiler ve sosyal işler bölümlerinin yöneticilik ve danışmanlık hizmetlerinde çalışabilirler. Çalışma ekonomistlerinin önemli bir çalışma alanı ise sendikalarda danışmanlıktır. Çalışma ekonomistleri ayrıca kamu yönetimi, iktisat ve işletme bölümleri mezunlarının çalışabilecekleri öteki alanlarda da görev alabilirler. Özel sektörde ilerleme kişisel yeteneğe ve yabancı dil bilmeye bağlıdır.
Psikoloji
Psikoloji bölümü, insan davranışlarının gözlem ve deney yöntemlerini kullanarak bilimsel bir biçimde incelenmesi ve nedenlerinin ortaya çıkarılması konularında eğitim ve araştırma yapar. Psikoloji, kuramsal ve uygulamalı psikoloji adı altında iki dala ayrılır.
Kuramsal Psikoloji: Bu dal, öğrenme, düşünme, güdülenme gibi psikolojik süreçlerle ilgilidir. İnsan ve hayvanlar üzerinde laboratuvarda deneyler yaparak psikolojik olayları inceleyen "Deneysel Psikoloji", davranışların fizyolojik temellerini araştıran "Fizyolojik Psikoloji", toplum tarafından etkilenen insan davranışlarını inceleyen "Sosyal Psikoloji", insanda düşünme, öğrenme, duygu ve heyecan gibi psikolojik süreçlerin gelişimini inceleyen "Gelişim Psikolojisi" ve normal dışı davranışları inceleyen "Anormaller Psikolojisi" kuramsal psikoloji grubuna girer.
Uygulamalı Psikoloji: Kuramsal psikolojinin verileri günlük yaşamda insan davranışları ile ilgili sorunları gidermede kullanılır. İleri derecede uyum bozukluğu gösteren kimselerin davranışlarının nedenlerini ve tedavi yöntemlerini inceleyen "Klinik Psikoloji"; endüstride üretimi artırmak için en uygun elemanların seçimini ve çalışma ortamında olumlu ilişkiler kurulmasını sağlayan, tüketicinin isteklerini saptayan "Endüstri Psikolojisi"; hafif uyum sorunları olan kimselere yardım yollarını araştıran "Danışma Psikolojisi"; okulda öğrenme sürecini ve öğrencilerin başarısızlık sorunlarını inceleyen "Okul Psikolojisi" uygulamalı psikolojinin başlıca alanlarıdır.
Psikoloji programında temel felsefe, mantık, istatistik ve sosyoloji gibi temel konularda verilen dersler ile psikolojiye giriş, öğrenme psikolojisi, deneysel psikoloji, çağdaş psikoloji akımları, gelişim psikolojisi (çocukluk, gençlik, yetişkinlik, yaşlılık), fizyolojik psikoloji, psikolojik testler, zekâ-kişilik psikolojisi, anormal davranış psikolojisi gibi alan dersleri verilmektedir. Ayrıca uygulamalı dersler laboratuvarlarda ve sahada sürdürülür.
Psikoloji eğitimi görmek isteyen bir öğrencinin normalin üzerinde akademik yeteneğe sahip olması, psikoloji yanında felsefe, sosyoloji ve matematiğe ilgi duyması, ayrıca insanları anlamaya istekli, bilimsel meraka sahip bir kimse olması gerekir.
Psikoloji bölümünü bitirenler "Psikolog" unvanı ile görev almaktadırlar. Psikologlar genellikle uygulama alanında çalışırlar. Bir psikolog, çalıştığı kurumun niteliğine göre, ilgilendiği bireylere test, envanter gibi psikolojik ölçme araçları uygular, bireylerle görüşme yapar, sorunlarını anlamaya ve uygun çözümler bulunmasına yardımcı olmaya çalışır. Araştırma ve eğitim alanında çalışanlar gerekli ölçme araçlarını ve insan davranışlarını değiştirme yöntemlerini geliştirirler.
Bugün ülkemizde psikologlar Sağlık Bakanlığına ve üniversitelere bağlı ruh ve sinir hastanelerinde, ruh sağlığı merkezlerinde, kreş ve çocuk bakımevlerinde, huzurevlerinde, çocuk ıslahevleri ve cezaevlerinde psikolog; rehberlik ve araştırma merkezlerinde okul psikoloğu olarak görev almaktadırlar. Halen psikologlar için özel ya da resmi endüstri kuruluşlarında çalışma olanağı sınırlıdır. Ancak endüstri geliştikçe ve iyi eleman yetiştikçe bu alanlarda da psikologların iş bulma olanaklarının artacağı söylenebilir. Son zamanlarda bazı psikologların özel olarak işyeri açtıkları da gözlenmektedir.
Psikoloji bölümünü bitiren bir kimse, eğitimi sırasında felsefe, sosyoloji gibi alanlarda yeterli düzeyde eğitim görmüş olmak ve öğretmenlik sertifikası almak koşulu ile orta dereceli okullarda felsefe grubu öğretmeni olarak görev alabilir. Halen rehberlik ve araştırma merkezlerinde okul psikologlarına ve kliniklerde psikologlara gereksinme duyulmaktadır. Mevcut ve açılmakta olan üniversitelerin de psikoloji alanında öğretim elemanlarına gereksinmeleri artmaktadır. Bir psikoloji mezununun doyurucu bir iş bulabilmesi için psikolojinin belli bir dalında lisansüstü eğitim görmesi gereklidir.
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık
Rehberlik ve psikolojik danışma programlarının amacı, bireylerin gelişimlerini ve çevrelerine uyumlarını güçleştiren faktörleri ortadan kaldırarak, onlara en üst düzeyde gelişme ortamı sağlama; gizil güçlerini geliştirebilecekleri eğitim programlarına ve mesleklere yönelmelerine yardımcı olma konusunda çalışacak elemanları yetiştirmek ve bu alanda eğitim yapmaktır.
Rehberlik ve psikolojik danışma programlarında eğitime giriş, eğitim sosyolojisi, eğitim felsefesi, eğitim tarihi, istatistik ve araştırma gibi temel dersler yanında, öğrenme psikolojisi, çocukluk, gençlik psikolojisi, sosyal psikoloji, ölçme ve değerlendirme, psikometri, ruh sağlığı, rehberlik, psikolojik danışma mesleki rehberlik, özel eğitim programları, uyumsuz çocukların eğitimi, zihin özürlü çocukların eğitimi gibi alan dersleri okutulmakta ve uygulamalar yaptırılmaktadır.
Rehberlik ve psikolojik danışma programına girmek isteyen bir kimsenin normalin üzerinde bir genel akademik yeteneğe sahip, sosyal bilimlere, özellikle psikolojiye ilgili ve bu alanda yetişmiş, hoşgörü sahibi, sabırlı, insanlara içten sevgi ve saygı duyan, dinlemesini bilen, kendinden hoşnut, başkalarını oldukları gibi kabul edebilen bir kimse olmalıdır. İnsanlara yardım etmekten hoşlanan bir kimse için rehberlik, doyum sağlayıcı bir çalışma alanı olabilir.
Rehberlik ve psikolojik danışma programı bitirenler okullarda Rehberlik ve Araştırma Merkezinde ve dershanelerde "Rehberlik Öğretmeni" olarak görev alırlar. Rehberlik öğretmeni başarısız veya uyum güçlüğü gösteren öğrencilerle veya onların aileleri ile görüşür; onların davranışlarını gözlemler, testler uygular ve sorunların kaynağını ortaya çıkarmaya çalışır, tüm öğrencilerin, yetenek ve ilgilerine uygun programlara yönelmelerine ve sağlıklı bir kişilik geliştirmelerine yardımcı olur; bunun için bireylere bireysel olarak veya gruplar halinde psikolojik danışma ve rehberlik hizmeti verir, ailelere çocuk eğitimi konusunda danışmanlık yapar, özel eğitime ihtiyacı olan öğrencileri ilgili kurumlara havale eder.
Rehberlik ve psikolojik danışmanlık programını bitirenler resmi ve özel okullarda, özel dershanelerde, rehberlik ve araştırma merkezlerinde görev alabilirler.
Sekiz yıllık eğitim uygulamasından sonra okullarda rehber öğretmenlere duyulan gereksinme artmıştır. Ayrıca bu alanda eğitim görenler özel sektörde, insan kaynakları birimlerinde görev alabilmektedirler.
Halkla İlişkiler ve Tanıtım
Halkla ilişkiler ve tanitim programinin amaci, gerek kamu, gerekse özel sektör kuruluşlarinin halkla ilişkiler, reklam ve tanitim birimlerinde çalişacak nitelikli elemanlari yetiştirmek ve bu alanda araştirma yapmaktir.
Halkla ilişkiler programinin 4 yillik egitim süresinin ilk iki yilinda sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimleri, ekonomi, hukuk ve istatistik gibi temel dersler okutulmaktadir. Daha sonraki yillarda reklamcilik, fotografçilik, iletişim vb. konularda egitim yapilmaktadir.
Halkla ilişkiler ve tanitim programina girmek isteyen bir kimsenin sosyal bilimlere ilgili ve bu alanda başarili, normalin üzerinde bir sözel yetenege ve ikna gücüne sahip, girişken, insanlarla etkileşimde bulunmaktan hoşlanan, çevredeki kaynaklari seferber edebilen, yaratici bir kişi olmasi gerekir.
Halkla ilişkiler programini bitirenler çeşitli kurumlarda "Halkla Ilişkiler ve Tanitim Elemani" olarak görev alirlar.
Hakla ilişkiler ve tanitim alaninda yetişenler resmi ve özel kuruluşlarin tanitim birimlerinde, reklam ve kamuoyu araştirmalari ile ilgili kuruluşlarda görev alabilirler.
Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik
Turizm işletmeciligi ve otelcilik programinin amaci, çagdaş turizm anlayişina uygun olarak, müşterinin her türlü ihtiyacini karşilamak üzere çok çeşitli hizmetleri veren modern otel, lokanta vb. turistik yerleri yönetecek personeli yetiştirmektir.
Turizm işletmeciligi ve otelcilik programinda ilk yilda temel matematik, hukuk, ekonomi, istatistik, muhasebe dersleri verilir. Daha sonraki yillarda Türkçe, turizm işletmeleri ve yönetimi, pazarlama, konaklama tesisleri ve muhasebesi, personel yönetimi, turizm pazarlamasi, iş hukuku, Türkiye"nin turizm cografyasi, halkla ilişkiler ve yabanci dil gibi zorunlu derslerin yaninda, ikinci bir yabanci dilin de yer aldigi seçmeli dersler verilmektedir. Egitim kuramsal ve uygulamali olarak sürdürülmektedir.
Turizm ve otelcilik sektöründe çalışmak isteyenlerin dinamik ve sosyal yönleri kuvvetli insanlar olmaları gerekir. İnsanlarla iyi iletişim kurabilmek, müşterilerle etkileşimi sürekli olan bir meslek için çok önemlidir. Kendine güvenen, güçlükler karşısında şaşırmayan, çabuk ve doğru karar verebilen, sabır, nezaket ve anlayış vb. özelliklere sahip insanlar bu meslekte başarılı olabilirler.
Bu programı bitirenler "Turizm Yöneticisi" olarak, çeşitli tesislerde, değişik düzeylerde görev alırlar. Bu görevlerde başarılı oldukça üst kademelere yükselirler. Turizm işletmecisi unvanı ile otel yöneticisi olarak çalışan turizm yöneticisi otele gelen müşterilere sadece geceyi geçirecekleri bir oda sağlamaktan değil, aynı zamanda onların yiyip içmeleri ve eğlenmeleri için gereken koşulları hazırlamaktan da sorumludur. Bugün büyük oteller bir barınak olmanın ötesinde, giderek çok çeşitli sosyal etkinliklerin (nişan, düğün, kongre, konferans, seminer vb.) yapıldığı yerler haline gelmektedir. Otel yöneticisi çeşitli beğenileri olan müşterilere çeşitli hizmetler veren bir otelin işleyişinden sorumludur.
Otel, motel, lokanta vb. turizm tesislerinin yöneticisi, otelin çeşitli hizmet birimlerinde (resepsiyon, restoran, santral, oda servisi, alim-satim vb.) sorumlu kişileri görevlendirir ve bunlarin çalişmalarini denetler; müşteriye verilecek hizmetlerin çeşidini ve ödenecek ücreti saptar. Hizmetlerin sunuluşunda çikan sorunlari çözmek, müşterilerin şikayetlerini dinleyip, giderici önlemler almak otel yöneticisinin başlica görevlerindendir.
Turizm işletmeciligi ve otelcilik mezunlari daha çok otellerde ve turizm sektöründe çalişirlar. Teknolojinin ilerlemesi insanlarin boş zamanlarinin ve ulaşim olanaklarinin artmasina yol açmiştir. Bu da insanlarda çeşitli bölgeleri ve ülkeleri gezip görme istegi uyandirmaktadir. Yurtiçinde çeşitli amaçlarla seyahat eden insanlarin sayisinin artmasi yaninda, özellikle yurtdişindan birçok insan gezip görme amaci ile ülkemize gelmektedir. Turist sayisindaki bu hizli artiş ülkemizde çok sayida otel ve motel yapilmasina yol açmiş, otelcilik de kendine özgü egitimi olan bir uzmanlik alani haline gelmiştir. Önümüzdeki yillarda turizm alanindaki gelişmenin devam edecegi ve bu alanda iyi yetişmiş kimselerin iş bulma sorunu olmayacagi söylenebilir. Kişisel yetenek ve yabanci dil meslekte başarili olmaya ve ilerlemeye olanak vermektedir.
Mütercim-Tercümanlık
Mütercim Tercümanlık programı İngilizce yazılmış bir metnin başka bir dile yazılı olarak nasıl çevrileceği (mütercim) ve İngilizce"deki bir konuşmanın başka bir dile nasıl çevrileceği (tercümanlık) konularında eğitim yapar.
Dil ve edebiyat başligi altinda toplayabilecegimiz Türk Dili ve Edebiyati, Dogu Dilleri ve Edebiyatlari, Bati Dilleri ve Edebiyatlari, Eskiçag Dilleri ve Kültürleri ve Mütercim Tercümanlik gibi programlarda başarili olabilmek için genel akademik yetenegin yani sira sözel yetenek, güçlü bir bellek ve dikkate sahip olmak gereklidir. Ayrica, dil ve edebiyat konularinda özellikle eskiçag dilleri ve kültürleri ve dilbilim alanlarinda egitim görmek isteyenlerin bilimsel meraka sahip olmalari, eski eserleri araştirmaya ilgi duymalari beklenir. Sümeroloji ve Hititoloji gibi programlar eski uygarliklara merak duyanlarin ilgisini çekebilir.
Mütercim tercümanlık programına gireceklerin ise zengin bir genel kültür yanında gramer ve kompozisyonda başarılı ve geniş bir sözcük dağarcığına sahip olmaları gerekir. Özellikle tercümanlık çeşitli tipte insan tanıma olanağı verdiğinden, hareketli bir çalışma ortamından ve sosyal ilişkilerden zevk alanlar için önerilebilir. Bu programlarda dersler genellikle kuramsal olarak sürdürülmekte, öğrenciler fakülte kütüphanelerinde araştırma yapmakta, gerektiğinde fakültenin dil laboratuvarlarından yararlanmaktadırlar.
Dil ve edebiyat başligi altinda toplanan bu programlardan mezun olanlar degişik unvanlarla çalişirlar. Dilbilimci olarak çalişmak isteyenler, bir dilin yapisini, kaynagini, başka dillerle ilişkisini araştirir; fonetik, anlam, gramer ilkelerini uygulayarak herhangi bir dilin gelişmesini inceler; tek sözcüklerin, birleşik sözcüklerin, eklerin, takilarin kaynaklari, gelişmeleri, anlam degişmeleri üzerinde çalişir, dil sistemleri geliştirirler; bir dil için sözcüklerin çeşitli kullanişlarina göre anlamlarini açiklayan sözlükler hazirlarlar. Bu kimseler genellikle üniversitelerde görev alirlar.
Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunları kütüphanelerde, arşivlerde, Kültür Bakanlığında, TRT Kurumunda görev alabilirler, yükseköğretim kurumlarında "Okutman" olarak çalışabilirler. Öğretmenlik sertifikası olanlar orta dereceli okullarda "Öğretmen" olabilirler. Özel yetenekleri olanlar gazete ve dergilerde "Yazarlık", "Editörlük" yapabilirler.
Latin Dili ve Edebiyatı ile Yunan Dili ve Edebiyatı mezunları müzelerde, epigrafi (yazıt bilim) alanında, kültür ve turizm faaliyetleri ile ilgili alanlarda, arşivlerde, eski belgelerin tercüme işlerinde çalışabilirler. Ancak epigrafi ve arşiv alanında uzman olmak için yurt dışında bir kaç yıllık eğitim görmek gerekmektedir.
Tercümanın işi iki türlüdür. Birincisi "eşzamanlı tercüme" olup bir dilde konuşulanları, konuşma devam ederken, aynı zamanda başka bir dile çevirmedir. Bu tip tercüme uluslararası konferanslarda çok gereklidir. Elektronik araçların gelişmesi ile bu alanda da ilerlemeler olmuştur. Tercüman, konferans salonunun arkasında bir kabinde oturur ve kulaklık ile konuşmacının söylediklerini dinlerken aynı anda mikrofona, konuşulanların tercümesini söyler. Dinleyiciler de bunu kulaklıkları ile dinlerler. Eşzamanlı tercümede, tercüman konuşmacıyı çok dikkatle dinlemek, onun jest ve mimiklerini izlemek zorundadır. Bu da çok iyi bir lisan bilgisini, dikkatli ve sabırlı olmayı gerektirir.
İkinci tür tercümede, konuşmasını bitirdikten sonra tercüman söylenenleri çevirir. Bu tür tercümede her cümle iki defa söylendiğinden zaman alıcıdır. Bu tercümede de tercüman konuşmacının söylediklerini hatırda tutmak ve konuşmayı değiştirmeden çevirmek zorundadır. Mütercim ise bir dille yazılmış bir metni başka bir dile (Türkçeye) çevirir.
Eskiçağ dilleri ve kültürleri programları mezunları genellikle yükseköğretim kurumlarında bilimsel araştırmalar yapabilirler. Sümeroloji mezunları müze arşivlerinde çivi yazısı uzmanı olarak görev alabilirler.
Doğu Dilleri ve Edebiyatı mezunları Sanayi ve Ticaret Bakanlığında, TRT Kurumunda, elçiliklerde, ithalat ve ihracat şirketlerinde görev alabilirler. Arap Dili ve Edebiyatı programını bitirenler Diyanet İşleri Başkanlığında çalışabilecekleri gibi orta dereceli okullarda öğretmenlik yapabilirler.
İtalyan dili ve edebiyatı programından mezunlar, İtalyan Lisesi’nde ve konservatuvarlarda öğretmenlik yapabilirler.
Batı dilleri bölümlerini bitirenler yabancı dilde ya da Türkçe eğitim yapan orta dereceli okullarda yabancı dil öğretmeni veya yükseköğretim kurumlarında okutman olarak görev alabilirler. Öğretmen olmak isteyen kimseler için bu bölümlerde dil öğretimi konusunda ayrı ders programları düzenlenmiştir.
Batı dilleri programından mezun olanlar TRT Kurumunda, Dış İşleri Bakanlığında, elçiliklerde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığında, turizm acentalarında ve ticari şirketlerde mütercim-tercüman olarak çalışabilirler.
Batı ve doğu dilleri ve edebiyatları programını bitirenlerin iş bulma olanakları, dilini öğrendikleri ülke ile ülkemiz arasındaki kültürel ve ticari ilişkilere bağlı olarak değişmektedir. Genel olarak mezunlar Sanayi ve Ticaret Bakanlığında, elçiliklerde iş bulma olanağına sahiptirler.
Not: Ülkemizde nüfus ve eğitime verilen önem arttıkça okullardaki öğretmen açığı büyümektedir. Özellikle okul öncesi eğitim öğretmeni, sınıf öğretmeni, resim, müzik, beden eğitimi ve yabancı dil öğretmenlerine ihtiyaç vardır.
Öğrencilerin tercih listelerini oluştururlarken mutlaka rehber öğretmenlerinden yardım almalıdırlar. Seçilen bölümlerin teknik olarak doğru sıralanması yeni sınav sisteminde son derece önemli bir hale gelmiştir. Öğrencinin almış olduğu puana göre kazanabileceği kendisine en uygun bölüme girebilmesi için bilinçli bir tercih ve doğru sıralama çok önemlidir.